Avatar’da son sahnede albay soruyordu “ Hey Sully, kendi ırkına ihanet etmek nasıl hissettiriyor?” diye. Filmde kendi ırkı insan olan Sully, gezegendeki yerli Na’vi ırkına katılmayı seçip, yaşam alanlarını yıkmaya çalışan insanlara karşı savaşıyordu. Filmi izleyip “Ben de Na’vi olmak istiyorum” diye düşünmeyen yoktur herhalde. Neden peki?
Can Dündar diyor ki “belki de bir bebekten bir katil yaratan karanlığın ilk nedeni sevgisizliktir”.Na’vi olmak istememizin nedeni “sevgi”miydi diye düşünüyorum şimdi. Kendilerine saldıran çirkin bir yaratığın ölümüne ağlayan bir Na’vi vardı ekranda;gerçek bir sevgiyle bağlıydılar doğaya. Na’vi ırkı saftı; Doğadan sadece ihtiyacı olanı alıyordu ve “değerini biliyordu ve anlıyordu" en ufak bir ot parçasının bile. Na’vi halkı sevgileriyle yaratmışlardı düzenlerini, mutluydular ta ki insanlar gelene kadar. İnsanlar bencillikleri ve hırsları uğruna her şeyi yıkmaya hazırdılar. Gerçek dünyada da böyle değil mi?
Bu günlerde olanlar neler düşündürüyor sizlere? Haiti fotoğraflarına bakıp ne düşünüyorsunuz, Hrant Dink’in oğlunun söylediklerini dinleyip ne düşünüyorsunuz? Tekel işçileri ölüme giderlerken onları görmeyenleri düşünüyor musunuz? Bütün bunların yanında lüks yaşamların sergilendiği, kıskançlık, bencillik dolu televizyon dizileri ve magazinleri… Neden kaybediyoruz değerlerimizi, değerlilerimizi?
Sonuç olarak yaşanan her kötülüğün sorumlusu biziz, kaybettiğimiz sevgimiz. Çok mu zor tekrar sevebilmek tüm insanları? Kim kazanacak bu düzenin sonunda bilmiyorum ama insanlık kaybedecek. Artık yapılan hataları görüp bir şeyler söylemenin zamanı gelmedi mi? Tüm insanların mutlu ve huzurlu yaşadığı bir düzense istediğimiz ve sadece doğru seçimler yapmak götürecekken bizi bu düzene, insan düşünen bir varlık olduğuna göre doğru olanı biliyorsa, neden yanlış olan seçiliyor çoğu zaman? Neden inanmıyoruz insanlara ve kaybediyoruz sevgimizi?
Ve gerçekten soruyorum NEDEN…?
özlem..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder