1 Kasım 2009 Pazar

NEFES ALAMIYORUM...

Değerli dostlar; yaşadığımız zaman itibariyle doğa sorunları hem doğayı hem de insanlığı ciddi anlamda etkileyecek son derece tehlikeli boyutlara ulaşmış durumdadır. Bu tehlikenin boyutlarıyla birlikte insanlığın geri dönüşü olmayan bir yola girdiğini söyleyebiliriz. Kapitalistlerin, kapitalistlerin emirleri altında çalışan satılmış bilim adamlarının bu doğa tahribatlarını teknoloji, daha müreffeh bir dünya, daha güzel bir gelecek safsataları altında meşrulaştırma çabaları hat safhadadır.

Zaten teknolojinin doğada yarattığı tahribat gibi bizatihi insanının kendisinde yarattığı tahribat da ayrıca bir tartışma konusudur. Para hırsıyla yok olan sular, gürül gürül gürleyen nehirlerin gümbürtüsüne vurulan gemler, kurutulan dereler, bataklıklar ve ipotek altına alınan geleceğimiz... Bu cinayete dur demeden yaşamaya devam ettiğimiz takdirde; gelecek nesiller bırakın analitik aklın sentezine ulaşmayı, bugün hayatımızın büyük bir çuğunluğunu kaplayan kısır ve saçma iktisadi ,siyasi, felsefi vb. tartışmaları yapacak bir evren bulamayablirler. İnsanlık adına okuyan, sorgulayan, doğruya ulaşmaya çalışanlarımızın büyük bir çoğunluğu dahi doğaya ne kadar sahip çıkmakta!Aslında hepimiz bu cinayetin ortağıyız.Belki insanlığın geldiği nokta itibariyle kendimizi tamamem bu cinayetin uzağında tutmamız mümkün değildir. Ama yapılan tahribatları en aza indirgemek için hepimiz mücadele edebiliriz. Sokakta yürürken çöp bidonu bulamadığımız için küçük bir kağıt parçasını yere atmayıp dakikalarca elimizde taşımak, yere türürdüğümüz zaman dünya üzerinde yaşayan yedi milyon insanın aynı anda tükürdüğünde ne olacağını tahayyül etmek, her yere kendi arabamızla gitmek yerine, toplu taşıma araçlarını kullandığımızda; tasarruf edeceğimiz enerjiyi dolayısıyla da çıkmasına engel olacağımız savaşı düşünmeye başlamak belki kendimiz için küçük ama insanlık adına büyük bir adım sayılabilir.Kendini her konuda bilgin sayan, her konuda söyleyecek sözü olduğunu savunan entelektüellere soruyorum doğa için bugüne kadar ne yaptınız, ne sorumluluk yüklendiniz? Hiç bir şey yapmadık diyorsanız; konuşmalarınız, tartışmalarınız, attığınız heyecanlı nutuklar etrafındaki üç,beş kişiyi etkileyecek 'osuruktan' öte bir anlam taşımamaktadır.
Küreselleşmenin ulaştığı sınırların belli olmadığı bu günlerde güzel ülkemizde de doğa katliamı ciddi artış göstemektedir. Ne de olsa muasır medeniyet seviyesinin altında kalmamak lazım. Muasır medeniyet seviyesinin, ülkemizdeki son gözdeleri çılgın akan Fırtına Deresi, dünyanın en önemli 200 deresinden birine hayat veren İkizdere, binbir çiçeğe can veren Munzur, tarihin öksüz çocuğu; antik kent Allianoi, bilmem kaç kilovata yok edilecek olan Hasankeyf, kükreyen Fındıklı Dereleri, kuş cenneti Sultansazlığı, nesli tükenmekte olan kuşların barınağı; Gediz Deltası... Temennimiz; Fırtına Deresi'nin liderlik yaptığı bu ekibin sonuna kadar direnmesidir. Ama unutulmamalıdır ki, bu dirinişin en önemli ortağı biziz. Munzur halkının isyanı, Artvin Maçahel'de sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelmesi, bu ortaklığın ilk icraatlarıdır.Dileriz ki, bu ortaklık en kısa zamanda halka sirayet eder. başta takibanalar olmak üzere herkesin bu konudaki sorumluluğunu yerine getireceğinden şüphem yok...
İSYAN VE DİRENÇLE...

Hiç yorum yok:

Takibana Production'da bana sonbahar yaprak dökümü!!!

Takibana Production'da bana sonbahar yaprak dökümü!!!
clemson(qq)-meksika sınırından amerika'ya geçmeye çalışan kaso/taso ikilisi kameralarımızdan kaçamadı! yönetim kurulundan alındığından bihaber olan kaso'nun yorumu merak konusu..

3'ün 1'i; kola kapağı ve zavallı edriyın

3'ün 2'si;kurbağaların sevinme zamanı

3'ün 3'ü;baba, kedi ve edriyın'ın gölgesi..