7 Mart 2010 Pazar

öyle işte...


Asansörde karşılaşıyoruz başında örtüyle yaşayan kadınla. Küçük tekerleklerle sürüklediği, biri mavi biri kırmızı iki kovadan oluşan temizlik sistemini asansöre sığdırmakta zorlanıyor, yardım ediyorum. 4. yılım aynı apartmanda. Yani 4 yıldır sürekli karşılaşıyoruz kapıcının karısıyla. Asansörde, çöp toplama saatinde, aidat toplama günlerinde, apartman kapısında, temizlik esnasında. Yani kısacası onun mesai saatlerinde.. Orta yaşlı bir kadın kapıcının karısı, uzun mat renkli eteği ve başındaki türbanına rağmen taktığı gözlük korkmama sebep oluyor, nedenini anlamıyorum hala.. "kaça abla_?" diyorum, "yedi" diyor. Bizim asansörün ülkenin ilk asansörlerinden biri olduğunu düşünürsek zeminden tepeye uzun bir yolculuğumuz var, kapıdan yana dönüyorum.. Tokat gibi soruyor aniden: "bitti mi okul_?". "bitti" diyorum "geçen sene".. "ee ne yapıyorsun hala burda_?". yüzüne değil de kat göstergesine bakıyorum, yer olmadığı için arkam dönük, garipsemiyor diye umuyorum. nasıl bir cevap verilebilir ki buna_? "banka var, sonuç bekliyoruz işte" diyebiliyorum ancak. "ha.. iyi iyi.. hayırlısı..". eskiden olsa alay ediyor diye düşünüp üzerine giderdim, ama "inşallah" diyebiliyorum.. Kireç gibi suratı ve korkutucu gözlükleriyle bana bakıyor, bana acıyor, aldırmıyorum, varsın acısın.. "iyi iyi, okumuş adamsın, bizim gibi sürünmeyin de..". Gülesim geliyor, kocası sadece bizim mahallede 7 apartmanı elinde tutuyor. Kısa bir hesap yapıyorum. 7 apartman 20 daireden ve aylık 25'er Tl'den 3500 Tl. Boş daireler vardır belki, at 500'ü 3000 Tl.. "kimin süründüğü belli" diyesim geliyor. İşe girsem bile benden 2-3 kat fazla para kazanıyorlar, mesaisi yok birşeyi yok.. "biz de sürünüyoruz be abla" diyebiliyorum sadece.. "olsun olsun, okumuş adamın sürünmesi farklıdır.." Hala 6. kattayız, Temmuz'da asansör yenilenecek, öyle yazmış yönetici, 4 yıldır bekleyen konuşma bir kaç ay daha bekleyemez miydi_? Yandan bir bakış atıyorum kadına, gözlükleri geri atıyor bakışlarımı, "tahsilli bir sürünen" olduğuma seviniyorum neredeyse, kadının bakışları bu yönde.. "dediğin gibi olsun" diyorum.. Asansörden iniyoruz, iyi akşamlar dileyip eve giriyorum.. kapıyı kapatırken kocasının adı geliyor aklıma: "şaban". Şaka değil gerçek.. Babası Kapıcılar Kralı'ndan esinlenmiş olabilir isim koyarken..
...

Haberleri izliyorum: "Bursa'daki maçın rövanşında Diyarbakır'da beklenen oldu sayın seyirciler. maçtan önce terör örgütü yandaşlarının şovunu, orada güvenliği sağlamakla görevli polis yarıda kesti. maç esnasında da şova devam etmek isteyen grup....şunun kafası yarıldı... kameraya vurdular... 16. dakikada maç tatil oldu...provokasyona geldik!.. " görüntüdekilerin hepsi çocuk neredeyse.. tarafsız durmaya çalışan bilmemne kanalı illaki kayıyor ve "polis sizi korumak için orda, neden akıllı olmuyorsunuz, neden böyle yapıyorsunuz_?" gibi cümlelerle sunuyor haberi, fonda da grup yorum'un boran fırtınası var.. "allah topunuzun belasını versin!" diyorum.. ironik geliyor top demek...
...

Sabah... Evden çıkıyorum... İzmir yağmurlu ama hava sıcak.. gündüz yağışlı ve sıcak, gece yağışsız ve soğuk. Böyle iklim mi olur_? Bir önceki gün izlediğim haberleri düşünüyorum.. Ve kapıcı kadının o haberleri izlerken vereceği tepkiyi.. Haberler öyle bir sunulmuştu ki, pencereden lanet seslerini duymak mümkündü.. Kadın nasıl bir tepki verirdi ki_? S.ktir mi çekerdi bu ülkeden? Gaza gelip Bursaspor bayrağı mı asardı penceresine_? Ya da Diyarbakırspor bayrağı mı yakardı apartmanın önünde_? Belki kocasının tepkisine eşlik etmiştir.. Ya da belki susmuştur sadece.. içine hapsetmiştir tepkisini.. çoğu kadının yaptığı gibi bu ülkede.. Belki bir tepkisi yoktur artık.. Saçmalıyorum.. Yürümeye devam ediyorum, bir gazete bayiinin önünden geçerken takvim,sözcü tipi bir gazetenin sürmanşeti gözüme çarpıyor: "TAŞ-ERON!".. Hemen altında da kafasına Diyarbakırspor bandajı takmış 3 çocuk.. Bu benzetmelerin Star'da başlayıp bittiğini sanıyordum.. Öfkeleniyorum, gazeteyi arayıp manşeti atana sövesim geliyor saatlerce, neyi değiştirecek ki bu_? Vazgeçiyorum... o gazeteyi zaten alanların "evet, doğru" dediklerini duyuyorum sanki. Yazım tekniğine göre her b.ku kabul eden adamlar bunlar ve zaten ülkenin medya sistemi bu profili oluşturmak için yıllardır g.tünü yırtıyor, Bir telefonla ne değişebilir ki...
Bayağı yürümüşüm bunları düşünürken.. Kafamı kaldırıyorum.. Bursaspor bayrağı asmış biri, asabilir, normaldir... herhangi bir eve Diyarbakırspor bayrağı asılmasının şok haber olacağı bir ülkede yaşıyorum, ama herkes gibi Bursa bayrağını garipsemiyorum...
Yazıyı "ondan sonra böyle oldu, sonra şöyle oldu" gibi çarpıcı bir sonuçla bitirmek istiyorum.. Ama sadece akşam kapıcının karısı gelip çöpleri ve aidatı istiyor... "abla para yok yarın veririm" diyorum. "çöp_?" diyor.. balkon çöp dolu.."yok diyorum". "nasıl yok_?" diyecek gibi bakıyor, sonra iyi akşamlar deyip gidiyor.. balkona gidip çöplere bakıyorum ve nedense tek bir şey geliyor aklıma: "Diyarbakır alırdı maçı be!"

haseyn...

2 yorum:

kaso dedi ki...

harika bilo; cok begendim; bu uslupla yazdigin en super yazindir, tebrikler!!

Unknown dedi ki...

ben mi sakin okudum, yoksa üslup mu öyle geldi bilmem ama haseynim, bu tarz bir öyküden sonra trevanian bir bilgelik ve sükunet hissettim... teşekkürler...

Takibana Production'da bana sonbahar yaprak dökümü!!!

Takibana Production'da bana sonbahar yaprak dökümü!!!
clemson(qq)-meksika sınırından amerika'ya geçmeye çalışan kaso/taso ikilisi kameralarımızdan kaçamadı! yönetim kurulundan alındığından bihaber olan kaso'nun yorumu merak konusu..

3'ün 1'i; kola kapağı ve zavallı edriyın

3'ün 2'si;kurbağaların sevinme zamanı

3'ün 3'ü;baba, kedi ve edriyın'ın gölgesi..