24 Şubat 2010 Çarşamba

HER YER UMUT














“Ya abi geçemeyiz ordan her yer eylem ya!”

Sakarya caddesinde yürümek isteyen bir genç yanımızdan geçmeye çalışırken arkadaşına bunu söylüyordu. Evet her yer eylemdi, her yerde direniş vardı, evet geçemeyecekti Türkiye’nin her köşesinden gelmiş on binlerce insanın arasından.

20 Şubat 2010; herkes oradaydı ve oradaki herkes çok güzeldi. Ortak bir amaç belirlemiş ve bu uğurda direnen insanlar ne kadar güzel olurlarmış gördüm. Herkes; memleketi, cinsiyeti, yaşı olmadan, sıfatlarla birbirlerinden ayrılmadan sadece insan olarak omuz omuza durduklarında oluşan güzelliği gördüm.Keşke tüm dünya orada olsaydı da görseydi.Sıcak yataklarında yatmak varken Ankara’nın soğuk gecesinde kimi ayakta, kimi battaniyelere sarılmış gençler; çadırlarda işçilerle oturup sohbet eden amcalar, teyzeler ve kendini düşünmeyi bırakıp gelenlere yer ayarlayan, kendi battaniyesini veren Tekel işçileri.Her hareket, her söz , her yüz, her mimik dayanışmaydı, insanlıktı, mutluluktu ve umuttu…

Neler gördüm 20 Şubat 2010 gecesi? Çadırda oturmuş bir yandan sohbeti dinlerken bir yandan dışarıya bakıyorum. İnsanlar çadırları dolaşıyorlar, bakıyorum iki erkek çarpışıyor ama sanki hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorlar yollarına... Sonra iki kadın aynı şekilde çarpışıyorlar ama dönüp birbirlerine bakmıyorlar bile, her şey o kadar doğal ki. Hiç tanımadığım bir adamla sanki okul arkadaşıymışız gibi sohbet ediyorum. Belki yanında durmaya çekineceğim biriyle omuz omuza slogan atıyorum. Belki içinde bulunmayacağım bir grupla halay çekiyorum, türkü söylüyorum. Kimse kimseyi yadırgamıyor, kimse dönüp kötülemiyor, her şey olması gerektiği gibi, her şey çok doğal, çok sıcak, çok içten…

Neler yaptık 20 Şubat 2010 gecesi; oturmuş binanın önünde şarkılar söylüyoruz, taşa oturmuşuz önce, yanımızdaki işçiler karton veriyorlar oturalım diye, bir amca battaniye veriyim kızım üstüne üşüdüysen diyor, bağlama, kaval çalınıyor, hep bir ağızdan türküler söylüyoruz. Sonra ekmek dağıtılıyor. Önce bize soruyorlar almayan var mı diye, yanında da çok sıcak ve çok acı domates çorbası ama hep birlikte içiyoruz, içimiz yandıkça ısınıyoruz, içimiz yandıkça mutlu oluyoruz, çünkü paylaşıyoruz.


Dolaşıyoruz Sakarya Caddesi'nde gençler yerlere battaniye sermiş yatıyorlar, hava soğuk yağmur yağdı yağacak, Hatay çadırından bir tekel işçisi amcayla karşılaşıyoruz “içim gidiyor bu gençlere, kendimi bıraktım bunlara üzülüyorum” diyor, ama gençlerin bir şikayeti yok çünkü baba evi gibi onları düşünen insanlar var orada.

Gece saat üç; bir gitar ve keman çalınıyor, kimileri oturmuş yerlere kimileri ayakta, şarkılar çok güzel ve anlamlı. Bir ara yağmur başlıyor hafiften, korkuyoruz ama sadece üzerimize dokunmakla kalıyor,doğanın gücü de bizim yanımızda o gece, hissediyoruz.

“Tekel işçisi direnişin simgesi”, tekel işçisi yeniden insanlığa duyulan inancın dirilişinin, gücümüzün farkına varışımızın, sesimizi çıkarmaya başlayışımızın simgesi. Tekel işçisi "bu ülkede uğruna yaşanacak insanlar varmış hala" diyebilişimizin simgesi.

Teşekkürler olsun Tekel işçilerine, direnişin sonucu ne olursa olsun bize kazandırdıkları umut için.

özlem..

Hiç yorum yok:

Takibana Production'da bana sonbahar yaprak dökümü!!!

Takibana Production'da bana sonbahar yaprak dökümü!!!
clemson(qq)-meksika sınırından amerika'ya geçmeye çalışan kaso/taso ikilisi kameralarımızdan kaçamadı! yönetim kurulundan alındığından bihaber olan kaso'nun yorumu merak konusu..

3'ün 1'i; kola kapağı ve zavallı edriyın

3'ün 2'si;kurbağaların sevinme zamanı

3'ün 3'ü;baba, kedi ve edriyın'ın gölgesi..