27 Ekim 2009 Salı

Hava Kurşun Gibi Ağır!

fenerbahçe-galatasaray maçı sonrası...bir yerler...kamera bir çifti çekiyor.fenerbahçe formasıyla bayan,elindeki atkıyı havaya kaldırmış,gülümseyerek kameraya bakıyor.yanındaki adam da sevgilisi,arkadaşı her neyiyse kadının yanında durmuş,gülümseyerek kameraya bakıyor.

bu akşam ana haber bültenini izlerken denk geldim ve burasından başladım izlemeye.iyi güzel dedim kendi kendime,galiba maç sonrası hoş görüntüler,ezeli rekabet-ebedi dostluk temalı klasik bir haber..fakat tam kanalı değiştirecekken haberin sandığım kadar masum olmadığını gördüm.galatasaray taraftarı bir herif-burada daha ağır kelimeler kullanmak gerek,boşlukları siz gönlünüzce doldurunuz- koşarak kadına doğru geliyor ve arkadan yumruk atıyor kadına!bu da yetmiyor bir başkası tekme atıyor.yanındaki adam olmasa dahası da olacak gibi ama zar zor kadını kaçırmayı başarıyor.çok sinirlendim,neler oluyor bir maç altı üstü derken haber devam ediyor...ankara güvenparkta karşıt takım taraftarı iki grup karşı karşıya geliyor.önce küfürleşmeler,sonra kavga.polis ayırıyor ama bir kesim dağılmıyor fenerbahçe forması yakmak istiyorlar.biri çakmağı çakıyor,forma ucundan alevleniyor ucundan ve aklı selim bir galatasaraylı müdahale ediyor.ne yapıyorsunuz siz diyerek formayı çekip alıyor.önce bir şok dalgası kitlede akabinde de saldırı.adam dayak yemekten zor kurtuluyor...daha bir çok şehirde meydana gelen onlarca olay...

altı üstü bir maç! evet birçokları için belki çok önemli bir olay,belki hayatlarında önemli bir yer kaplıyor futbol ve bu tarz maçlar ancak,o kişileri dangalaklıklarıyla başbaşa bırakarak söyleyebilirim ki bu sadece bir oyun!
takıldığım,gelmek istediğim futbolun sadece futbol olduğunu söylemek yada holiganizmin yanlışlığı değil...en güncel örnek olması ve çıkan olayların dayandığı temelin saçmalığından dolayı buradan başladım söylemek istediklerime...

istanbulda yaşıyorum,kapitalizmin başkentinde.türkiye'de yaşayanların gerçek hallerine en net burada görebilirsiniz.en zengininden en fakirine,burjuvanın ne demek olduğunu,işçinin ne halde olduğunu en net,en çıplak burada görürsünüz...
hele benim gibi bir sosyoekonomik düzeye sahipseniz orta sınıf ve işçi sınıfını daha iyi gözlemleme şansınız olur.kimileri gibi cipinin içinden otobüsteki sıkış tıkış insanların haline bakıp gözyaşlarına boğulmazsınız,otobüsün camının buğusunu elinizin tersiyle silip koca cipinde tek başına seyahat eden burjuva domuzuna sağlam küfürler edersiniz yada edilirken kulak misafiri olursunuz...
türkiye'de gerçek hayatı yaşayan insanlar kızgın!çok kızgın!herkes gerim gerim gerilmiş durumda!en ufak bir kıvılcım parlayıp aleve dönüşüyor...kavgalar,küfürler,tehditler...
fakat günübirlik yaşamın yüklediği bu sinir stresi toplum, sisteme,sistemin efendilerine aktarmamakta.bunun çözümlemesini elbette mnoktazan veya cs benden kat kat daha iyi,daha teorik yapacaktır ancak bunu gözlemlemek elbette zor değil.zaten amacım bunu çözümlemek değil,bu öfkenin bir takım etkilerle nasıl faşizme dönüştürüldüğü ve bu faşizmin etkileri...
girişte üzerinde durduğum konu...basit,saçma bir futbol maçı ne hale getirildiğimizin en güzel göstergesi.bir kadına saldıracak kadar çığrından çıkmış insanlar,babası tuttuğu için küçüklüğünde tutmaya başlamış olduğu takım yüzünden anasına küfür edilen,dövülen insanlar...
bunun dışında seçemediği(!) anne-babasından gelen ırkı,dini,dili,ten rengi yüzünden,doğruyu söylediği için,farklı düşündüğü için öldürülen,yakılan,dövülen,işkenceye maruz kalan,toplumdan dışlanan vs. insanlar...
hepsi özdeş akılların oyunlarıyla dayatılmış ve yıkanmış akılların maşalığıyla gerçekleşmiş,gerçekleşen,gerçekleşecek hadiseler...
gerçek hayatları yaşayanlar ne yazık ki gerçeklerin peşinden koşmamakta,yön verildikleri yolda büyük bir hızla,büyük bir hırsla koşmakta ve yolun sonundaki uçurumu da görmemekte.bunun yanısıra bu kitle içine sıkışmış birçok kişiyi de uçuruma doğru bilinçsizce sürüklemekte.

bu korkunç tabloya seyirci kalmak elbette imkansız.çünkü içinde bulunduğumuz tablonun kendisi.bu sebepten son zamanlarda artan toplumcu gerçekçi yazılara bende bir katkıda bulunmak,her yönden çürüyen hayatlarımızın bir noktasına parmak basma görevimi her takibana gibi yerine getirmek istedim...umarım meramımı açıklayabilmişimdir.

takibana yapacağı çalışmalarda felsefesi gereği,bu üzerinde durduğum konuyu terazisinde bulundurmaktadır zaten.ama bizler,farkında olanlar her daim bu ve bunun gibi konularda bir kaç kelam etmeli,uyarmalı,konuşmalı kısacası bir şeyler yapmak zorundayız!

bu alıntıyı ben de yapmalıyım:
"umutsuzluğa düşmeyiniz. üzerinize çöken bela, vahşi bir iştahın ve insanın gelişmesi yönünde kaygılananların duydukları acıların sonucundan başka birşey değildir. insanların kini geçecek, diktatörler yok olup gidecektir ve halktan zorla aldıkları güç yine halkın eline geçecektir."
ancak hiç birşey yapmadan da ne yazık ki Şarlo'nun dediğinin gerçekleşmesi imkansız!
Ve Nazım Usta'yla da yazımı bitiriyorum:
"Ben yanmasam 
              sen yanmasan  
                        biz yanmasak,  
                   nasıl     
                    çıkar  
                           karanlıklar  
                                aydınlığa."


Sonsuz sevgi ve saygımla....
            ...Coshua

Hiç yorum yok:

Takibana Production'da bana sonbahar yaprak dökümü!!!

Takibana Production'da bana sonbahar yaprak dökümü!!!
clemson(qq)-meksika sınırından amerika'ya geçmeye çalışan kaso/taso ikilisi kameralarımızdan kaçamadı! yönetim kurulundan alındığından bihaber olan kaso'nun yorumu merak konusu..

3'ün 1'i; kola kapağı ve zavallı edriyın

3'ün 2'si;kurbağaların sevinme zamanı

3'ün 3'ü;baba, kedi ve edriyın'ın gölgesi..